Karacabey Longozu Yol Hikayesi ve Fotoğraf Galerisi

Longozun Kalbinde Bir Gün: Karacabey’in Büyülü Ormanında Yürüyüş

Sabahın ilk ışıkları Bursa sokaklarını usulca yıkarken, biz Nokta Dağcılık Spor Kulübü üyeleri olarak 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı faaliyeti için  doğanın kucağına doğru yola çıktık. Şehir arkamızda kaldı; yerini yavaş yavaş sisle örtülü tarlalara, uykulu köylere ve doğanın sessiz uyanışına bıraktı. Yol boyunca içimizde büyüyen heyecan ile  Karacabey Longozu’nun kapısına vardık. Bir de baktık burada göl ormana , orman da göle karışmış. Öyle ki bahar mevsimiyle zeminin büyük kısmı su ile kaplanmış, yüzmek için sığ, yürümek için ise derin su tabanlı bu orman yeryüzünün en nadir yaşam alanlarından birini oluşturmuş.

Karacabey Longozu, sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da en nadide doğal miraslarından biri. 250’yi aşkın kuş türüne ev sahipliği yapan, sularla beslenen devasa orman, Susurluk Irmağı’nın denize dökülmeden önceki son durağı. Türkiye’deki dört longozdan biri. İşte şimdi nehrin denize kavuşmasını engelleyen kum setleriyle oluşan bu su basar orman, her adımda doğanın nasıl sabırla şekillendiğini  yavaşça  kulağımıza fısıldıyordu.

Giriş kapısındaki bilgilendirme panolarından öğrendiğimize göre bu harikulade ekosistem içinde dişbudak, kızılağaç, göl soğanı, su menekşesi, çiriş otu gibi bitkiler; flamingo, kara leylek, ağaçkakan, sülün, balıkçıl türleri gibi kuş türleri barındırıyordu ve devamlılığı için en temel koşul ise bol suyun devamlı var olması idi.

Longozun sulak zemininde önce su papatyası sonra su mercimeği ve en son nilüferler açarmış. Bu sene soğuk giden bahar günlerinden dolayı suyun yüzeyi su mercimeği kaplı idi. Ormanın içine doğru yürüdükçe ağaçların gövdelerinde yankılanan kuş ve bülbül sesleri bize eşlik etti. Yeni yeni açmakta olan nilüferleri ise fotoğraflamaya doyamadık. Nilüfer çiçeklerinin salındığı durgun sularda zaman adeta durmuş gibiydi. Karşımıza çıkan keçiler ve göğe yükselen sazlıklar, longozun insanı içine çeken sessiz kudretini daha da görünür kılıyordu. Doğa burada sadece seyredilmiyor, duyuluyor, hissediliyor, bize şehrin karmaşasından sonra derin bir nefes molası sunuyordu. Her adımda doğayla hemhal olduk, sadece yürümekle kalmadık, uzun zamandır unuttuğumuz bir dili hatırladık: sessizlik ve hayranlık dili.

Yol boyu önümüze çıkan gübre böcekleri ise eko sistemi için önemli bir canlı imiş meğer. Yerdeki hayvan pisliklerini yuvarlayacağı kıvama getirip taşıyarak belirlediği alana gömen bu çalışkan canlılar böylece toprağı doğal yollarla gübrelemiş ve havalandırmış olurlarmış.

Longozun derinliklerinde yürürken, bu toprakların korunmaya ne kadar muhtaç olduğunu da hissettik. Çünkü burada sadece ağaçlar değil, aynı zamanda nesli tükenme tehlikesi altındaki canlılar da yaşam buluyor. Flamingolar, kuğular ve daha niceleri bu gizli cenneti yuvaya dönüştürmüş durumda imiş.

Günün sonunda ayaklarımız yorgun, ama kalplerimiz doğaya biraz daha yakın olarak şehrimize döndük. Karacabey Longozu bize sadece bir yürüyüş sunmadı; doğanın sabrını, uyumunu ve görkemini sessizce anlatan bir hikâye sundu. Ve biz, o hikâyenin bir parçası olduk.

Bu güzel faaliyetimizin sorumlusu Çiğdem Kayabaşı ve ulaşımı sağlayan Balentur’a teşekkürlerimizi sunuyor yeni faaliyetlerde buluşmayı umuyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir